Kaynak göstermek koşuluyla sitemizden istediğiniz gibi alıntı yapabilirsiniz.
reklam
 

XBilimcİX

Bilim Dünyasından Haberler


NASA Görelilik Teorisini Doğruladı.
NtvMsnbc tarih 15.05.2011, 18:05 (UTC)
 

Einstein'ın görelilik teorisinin evrenle ilgili en önemli iki aksiyomu deneyle doğrulandı.





Dünya'nın çekim gücünün uzay ve zamandaki etkilerini büyük bir hasasiyetle ölçebilen Nasa bilimadamları ve Amerikalı fizikçiler, Einstein'ın görelilik teorisini teyit ettiler.

California Stanford Üniversitesi'nden fizikçi Francis Everitt, deneyle ilgili olarak, ''Gezegenimizin balın içinde, güneşin çevresinde ekseni etrafında döndüğünü hayal edin, etrafındaki bal deforme olacaktır. Uzay ve zamanda da aynı şey oluyor'' dedi.

Everitt, Einstein'in 1905'te yayınladığı ünlü teorinin iki kilit aksiyomunu ölçmek için Nisan 2004'te fırlatılan bir uydudaki ultra-hassas dört jiroskobu kullanarak yapılan ''Gravity Probe B'' adı verilen deneyi yönetti.



Bu aksiyomlardan ilki jeodetik denilen etki ya da çekimsel güç uygulayan bir cismin çevresindeki uzay ve zamanın bükülmesi, deformasyona uğraması, ikincisi de böyle bir cismin kendi etrafında dönerken etkilediği uzay ve zamanın miktarı.

Uydu da Dünya çevresinde kutup yörüngesindeyken tek bir yıldız, IM Pegasi yönünde işaretlendi. Eğer yerin çekimi uzay ve zamanı etkilemesiydi, uydudaki dört jiroskop da aynı yönü işaret ediyor olacaktı. Ancak yerçekimi tarafından çekilen bu jiroskoplar, Einstein'ın görelilik teorisini teyit ederek, ölçülebilir değişiklik bulunduğunu saptadılar.

Francis Everitt, deneyin Einstein'ın teorisinin evrenle ilgili en önemli iki aksiyomunu doğruladığını belirtti. Araştırmanın sonuçları, Amerikan bilim dergisi Physical Review Letters dergisinde yayınlandı.

 

Nasa Uydusu Düştü.
NtvMsnbc tarih 11.05.2011, 17:49 (UTC)
 

 



NASA, dünya gözlem uydusu Glory'yi taşıyan Taurus XL roketinin yörüngeye ulaşamadığını bildirdi.



 




 




VANDENBERG HAVA ÜSSÜ - Vandenberg Hava Üssü yetkilileri, NASA'nın Glory uydusunu taşıyan Taurus XL roketinin bugün saat 12.10'da üsten fırlatıldığını belirtirken, NASA'dan yapılan açıklamada, roketin üzerindeki koruyucu kabuğun fırlatılıştan sonra uydudan ayrılmadığı kaydedildi. Uydu, Antarktika yakınlarında okyanusa düştü.



Glory uydusu iklime etki eden etmenler hakkında yeni veriler toplamak üzere Kaliforniya’dan havalanmıştı. Bundan tam altı dakika sonra yetkililer ciddi bir problemin farkına vardı. Roketin fırlatıcısının üstünde bulunan ve uyduyu koruyan kaplama kısmı tam olarak ayrılmamıştı. Uyduyu taşıyan füze, bir süre sonra düştü.



Bu durumun roketi ağırlaştırarak 700 km yükseklikteki yörüngesine ulaşmasını engellediği düşünülüyor. Roketin Antarktika yakınlarında okyanusa düştüğü tahmin ediliyor, ancak konumu henüz tam olarak belirlenebilmiş değil.



2009’da yine benzer şekilde Vanderberg üssünden Taurus XL roketiyle fırlatılan Yörüngesel Karbon Gözlemevi (OCO) uydusunda da birebir aynı sorun yaşanmıştı. Bu olaydan sonra burun konisindeki hatayı tespit etmek için bir “Kaza Araştırma Kurulu” oluşturulmuştu. Kurul, dört farklı donanım arızası tespit etmişti. Cuma günü yaşanan kaza XL roketinin 2009’daki kazadan sonra ilk göreviydi. Şimdi yeni bir kurul oluşturulması gerekiyor. Bu kazadan en çok etkilenen, Yörüngesel Bilimler Şirketi (OSC) oldu. OSC’nin hem roketin imalatçısı, hem de Nasa için uyduyu monte eden şirket olduğu belirtiliyor.



Glory uydusunun ana görevi, havadaki, aerosol adı verilen, çapları insan saçının çapından daha küçük bu zerrecikler üzerinde çalışmalar yapmaktı. Aerosollerin ne ölçüde yayılmış olduğunu ve çeşitli özelliklerini etüt ederek, uzaydaki en hassas aerosol ölçümlerini yapabilecek şekilde tasarlanan Glory uydusunun yapımı ve uzaya fırlatılışının maliyetinin 424 milyon dolar olduğu belirtilmişti.



Atmosferdeki ömürleri sadece haftaları bulan, yüzde 90'ı volkanik kül, çöl külü ve orman yangınlarıyla oluşan duman sonucu, geri kalanıysa insan etkisiyle oluşan aerosoller, renklerine ve kimyasal yapılarına bağlı olarak, güneş ışınlarını tekrar uzaya dağıtarak havanın soğumasına yol açabildikleri gibi, güneş enerjisini emerek atmosferin ısınmasına da neden olabiliyorlar.

Taurus XL, Nasa’nın halen kullandığı en küçük yerden fırlatmalı roket olarak biliniyor. İlk uçuşunu 1994’te yapan roketin üçü başarısızlıkla sonuçlanan dokuz adet uçuşu bulunuyor. Bu, Nasa’nın XL roketiyle gerçekleştirdiği ikinci uydu fırlatma denemesiydi. 2009’daki başarısızlıkla sonuçlanan görevin ardından Nasa 2013’de OCO’yu tekrar Taurus XL roketiyle fırlatmayı planlıyor.





 

Radyasyonu Tamamen Yok Ediyor.
NtvMsnbc tarih 11.05.2011, 17:43 (UTC)
 Rus bilim adamlarının geliştirdiği aşı nükleer santral yüzünden radyasyon etkisi altında kalan Japonlara umut oldu.








 

Ülkede radyasyona maruz kalma ihtimali olan herkes teker teker taranıyor.

 





 



Japonya'da radyasyon paniği

 


Japonya'da sızan radyasyondan etkilenenler tecrit ediliyor.

 





İSTANBUL - Rusya'nın Kuzey Osetya eyaletinin başkenti Vladikavkaz'daki araştırma merkezinde çalışan bilim adamları eşsiz bir aşı geliştirdi. Bu aşı canlıların maruz kaldığı radyasyonun etkilerini yok edebiliyor.



Voice of Russia'nın haberine göre, keşfi duyan Japon bilim adamları bu aşıyı Tokyo depreminin ardından sızıntının yaşandığı Fukuşima-1 nükleer santral tesisinde temizleme çalışmaları yaparken radyasyon alan çalışanlar üzerinde kullanmak istiyor.



Araştırmanın başındaki isim Vyacheslav Maliyev, NASA uzmanlarıyla birlikte çalıştıklarını ve çalışmanın çok yakında tamamlanacağını söyledi.

 

CERN'den Sızan Bir Bilgi Ortalığı Karıştırdı
Chip tarih 11.05.2011, 17:06 (UTC)
 CERN'in 2008 yılında başladığı büyük ses getiren deney amacına ulaşmış olabilir. Evrenin sırrını çözmeyi hedefleyen ve tam 10 milyar dolara mal olan deneyin sonuçları ile ilgili henüz dışarı çok az bilgi çıktı. Ama 21 Nisan Perşembe günü internete sızan bir bilgi CERN'in aradığı ve "Tanrı Parçacığı" olarak da bilinen Higgs Bozonu'nun bulunmuş olabileceğini ortaya koyuyor.

21 Nisan'da matematikçi Peter Woit'un internetteki blog'una yapılan isimsiz bir yorum CERN'in iç yazışmalarında Higgs Bozonu'nun bulunduğunu iddia ediyor. Dünya çağında bilim dünyasında büyük ses getiren yorum üzerine sızdırılan bilgileri araştıran bilim adamları henüz kesin bir karara varamadılar. Bu bilgilerde ortaya atılan rakamları inceleyen uzmanlar, bu bilgilerin aranan parçacığa ait kütle gibi bazı özelliklerin uyumlu olduğu fakat üretim oranının beklenenden çok yüksek çıktığının altını çiziyorlar.

Bu yorumlar, bulunanın Higgs Bozonu olmadığını ıspat etmese de, akıllara başka bir partikülün bulunmuş olabileceğini de getiriyor. Her ne kadar "maddenin neden kütlesi vardır" gibi teorik fiziğin cevabını bilmek için uğraştığı bir sorusunun yanıtını verecek "Tanrı Parçacığı" bulunmamış olsa bile, elde edilen verinin fizik alanında önemli gelişmeler sağlayacağı tahmin ediliyor.
 

CERN'de Şaşırtıcı Keşiflere Doğru
NtvMsnbc tarih 24.07.2010, 19:18 (UTC)
 Büyük Hadron Çarpıştırıcısı'nın ilk iki aylık döneminde ekstra geniş boyutlar, sicim kuramı ve aşırı yavaş yüklü parçacıklar gibi egzotik konularda keşifler bekleniyor.




 





Kozmosun sırlarını çözmek için yürütülen Büyük Patlama deneyinde çalışan bilim adamları, evrenin özü ve oluşumuyla ilgili beklenmedik buluşlara da ulaşıyor.

Deneyi yürüten Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi'nin (CERN) araştırmacıları, 10 milyar dolar değerindeki Büyük Hadron parçacık çarpıştırıcısının ilk yüksek güçle çalışmasının iki aylık dönemini değerlendirdiler.

Yeraltındaki tünelde çarpışmaları kaydeden atom çarpıştırıcısının 6 detektöründen birinin sorumlusu Oliver Buchmueller, bu aşamada ekstra geniş boyutlar, sicim kuramı ve aşırı yavaş yüklü parçacıklar gibi egzotik konularda keşiflerde bulunabileceklerini belirtti.

Buchmueller, İsviçre ile Fransa arasındaki sınırda yeraltında yapılmakta olan deneyde bu tip keşiflerin, evrendeki varlığının açıklanması istenen, Higgs boson parçacığını ve karanlık maddenin varlığına dair kanıtlar sunabilecek süper simetrik-parçacıklarını bulma çabalarına paralel gittiğini söyledi.

CERN'ün hızlandırıcı ve teknoloji direktörü Steve Myers da deneyin çok iyi gittiğini belirterek, bundan sonra artık atom çarpıştırıcısına çok dikkat etmeleri gerektiğini ve daha önce teknik sorunlar yüzünden kapatılmak zorunda kalınan makinanın bir kez daha devre dışı kalmasının en son istedikleri şey olduğunu vurguladı.

İlk Alt Tanecik Bulunmuştu

Hadron çarpıştırıcısının son derece ileri teknoloji ürünü detektörleri, fizikçilerin "standart model" diye adlandırdıkları ve geçmişte yapılan deneylerde elde edilen unsurları tespit etmişti. Bu çalışmalarda, yüzyılın en büyük deneyi olarak kabul edilen ve Büyük Patlama ortamının oluşturulmaya çalışıldığı Büyük Hadron Çarpıştırıcısı'nda, madde ile antimadde arasındaki etkileşimin doğasını gün ışığına çıkarması umulan deneyde, ilk alt tanecik belirlenmişti.

Dev atom çarpıştırıcısındaki Atlas deneyinde tespit edilen parçacığa bilim adamları "beauty quark-güzellik parçacığı" ya da "alt tanecik" adını veriyorlar. Alt tanecikler ilk kez 1977'de keşfedilmişti.

"Güzellik taneciği" ya da "alt taneciğin" tipinin "B " olduğunu belirten bilimadamları, bu parçacığı bulmak için 10 milyon kez yapılan proton çarpışmalarında toplanan verilerin değerlendirildiğini vurgulamışlardı.

Büyük Hadron Çarpıştırıcısı'nda geçen ay 10 milyon kez atom altı parçacık çarpışması yapılmıştı. 27 kilometrelik oval tünelde hızlandırılarak, bugüne kadarki rekor düzeyde, 7 TeV enerjiyle, ışık hızına yakın bir hızla yol alırken çarpıştırılan parçacıkların parçalanma anlarının kayda alınmasında da aşama kaydedilmişti.

Önceki deneylerde çarpışma anları saniyede 50 milyon kez görüntülenirken, deneyin bu aşamasında bu sayı, saniyede 100 milyon keze yükseltilmişti. Deneyin 2013 yılında 14 TeV enerjiyle yapılması öngörülüyor.


 

Bir Karides Bilimi Sarstı
Hürriyet tarih 24.07.2010, 19:14 (UTC)
 

Bilim insanları Antarktika'da dev buzul katmanlarının altında hayat olmadığını iddia ediyordu. Ancak NASA'nın son yaptığı araştırma gerçeğin böyle olmadığını ortaya çıkardı.

NASA, çok önemli bir keşfe imza atmayı başardı. Antarktika'nın dev buzul katmanının derinliklerinde hayata dair kanıt elde edildi. Elde edilen görüntüler, bilim dünyasını bu aşamada cevap veremeyeceği sorularla karşı karşıya bıraktı.

ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi NASA, hiçbir canlının yaşamasına olanak tanımayacak şartlara sahip olduğu düşünülen bir noktasında yaşama dair kanıt elde etti. Antarktika buzulunun altında yapılan araştırmada, buz katmanının yüzlerce metre altında bir karides ve bir denizanasına ait görüntüler elde edildi.

Antarktika’da güneş ışınlarından yoksun, sıfırın onlarca derece altındaki zifiri karanlık sularda, bilim insanları sadece birkaç mikrobun yaşabileceğini tahmin ediyordu.

Ancak Mart ayının ortalarında, kabloyla buzul katmanın 180 metre altına sarkıtılan bir kamera, bir karides ve denizanası görüntülemeyi başardı. NASA bilim insanı Robert Bindschadler, inanılması güç görüntüler ardından “Orada hiçbir canlının yaşayamayacağını tahmin ediyorduk. Ancak karşımıza tabağınızda görmek isteyeceğiniz bir karides çıktı” dedi.

8 cm büyüklüğündeki karides, çekilen iki dakikalık görüntüde kablonun etrafında yüzerken ve bir ara kablonun üzerinde dururken görülüyor. Bilim insanları canlının, aslında karidese benzeyen omurgasız amfipod ailesinden Lyssianasid olduğunu belirtti.

Beklenmedik keşfi yapan ekipte yer alan bilim insanı Stacy Kim, sadece bir havuzu dolduracak kadar su içeren bir yeraltı göçüğünde bir değil iki canlı bulunmasının çok şaşırtıcı olduğunu ifade etti. İngiliz Antarktika Araştırmaları Merkezi mikrobiyologu Cynan Ellis-Evans ise, ilk defa buzulların bu kadar derininde ileri bir yaşam belirtisine rastladıklarına dikkat çekti.

İKİ AYRI FİKİR DOĞDU

Ellis-Evans, canlıların uzak bir noktadan yeraltı havuzuna gelmiş olabileceklerini öne sürerken, Stacy Kim bu görüşe karşı çıktı. Nedeni ise, araştırmanın yapıldığı Batı Antarktika bölgesinin açık sulardan en az 20 km mesafede bulunması.

Kim, iki canlının bu kadar uzak mesafeden gelerek kameranın sokulduğu 20 cm’lik delikten içeri sızmasının neredeyse imkânsız olduğunu belirtti.

EUROPA’DA YAŞAM OLABİLİR Mİ?

Ancak büyük merak uyandıran keşfin ortaya attığı bir diğer önemli soru, çok az su bulunan bu noktada, karidesin nasıl besin bulabildiği oldu.

Stacy Kim, dünyanın yaşam için en zor şartlarına sahip bir bölgesinde yaşam izine rastlamış olmanın kendilerine yeni bakış açıları kazandırdığını belirtti. Yapılan keşif, dev bir okyanusa sahip olan ve Antarktika'daki buzullarla benzerlikleri bulunan, Jüpiter’in uydusu Europa’da da hayat olup olamayacağı düşüncesini akıllara getirdi.

 

<-Geri

 1  2 Devam -> 
Bugün: 9 | Klik: 15 | Sayfa: Bilim Dünyasından Haberler | İp : 18.118.227.69
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol